Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Dünyanın konsültasyon raporu...

        DURUM tespitini yapmaya yarayan “konsültasyon" veya "tetkik” daha çok sağlık sisteminde kullanılır.

        Kamu, bilişim firmaları ve özel sektör sağlık yöneticilerini bir araya getiren, Kasım ayındaki HIMSS Eurasia Fuarı’nda ele alınan verilere yeni rastladım…

        Özellikle de Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci’nin açılış konuşmasından çok etkilendim.

        Kamuoyu kendisini Covid-19 döneminde Sağlık Bakanlığı bünyesinde oluşturduğu dijital sağlık sistemi ile tanıdı; e-Nabız sistemi de pandeminin başarılı yönetilmesine aracılık etti.

        Dünya Sağlık Örgütü dahil birçok uluslararası sağlık örgütünün de övgüsünü kazanmıştı.

        Şunu belirteyim ki Dr. Birinci'nin konuşması, çeyrek yüz yıl sonra karşılaşacağımız dünyanın doktor heyetiyle yapılmış konsültasyonu…

        Meseleyi tüm açıklığıyla ortaya koymakla kalmamış, gelebilecek sorunları, hastalıkları da bugünden önümüze açık yüreklilikle sergilemiş…

        Hepsini de dünyanın önde gelen kurumlarının resmi verilerine dayandırmış…

        NÜFUS ARTIŞI 2080’DE DURACAK

        Dünyadaki değişimin en önemli sebeplerinden birinin değişen demografi olduğuna vurgu yaparak söze girmiş.

        Bu kapsamda şu veriler geleceği görmek açısından önemli:

        1- Dünya nüfusu 2050 yılında 9,7 milyara ulaşacak ve 2080 yılında dünyanın toplam nüfus artışı duracak…

        2- Avrupa’nın nüfusunda azalma beklenirken, Afrika’nın nüfusu artacak. 2050’ye kadar nüfus artışının büyük kısmı Sahra Altı Afrika’da olacak.

        Veriler, bugün de çok geride olduğu kabul gören bölgede sağlık hizmetlerinin sürdürülebilmesinde önemli zorluklarla karşılaşılacağı anlamına geliyor.

        Bu bölgeden yayılan bir pandeminin ne denli etkili olduğunu yakın geçmiş de bize gösterdi.

        Doç. Dr. Birinci burada da kalmıyor, küresel sağlık sistemlerine binecek yükün en önemli nedenlerinden birinin yaşlanan nüfus olacağını belirtiyor.

        BM verilerini de paylaşmış, buna göre bugün %9 olan 65 yaş üstü nüfusun oranının 25 yıl sonra, yani 2050’de %16’ya ulaşması bekleniyor.

        Türkiye de bundan pay alıyor…

        Paylaştığı OECD verilerine göre, 65 yaş ve üzeri nüfus %8,7 iken, 2050'de bu oran %20,1'e yükselecek; Türkiye ciddi anlamda yaşlanacak.

        Daha dikkat çekici olanı ise 2050 yılına gelindiğinde, 60 yaşın üzerindeki her 3 kişiden 2'sinin düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşayacak olması...

        Bu da yaşlanan nüfusun sağlıkları ile ilgilenme sorununu da beraberinde getirecek; bireye bağımlılığın artmasına ve toplumsal yaşamın kökten etkilenmesine yol açacak.

        BAĞIMLI NÜFUS…

        Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Birinci’nin dikkat çektiği bir diğer nokta, yaş ortalamasındaki artış…

        Son 20 yılda ortalama ömür 6 yıl uzamış, ama bunun sadece 5 yılı sağlıklı geçirilirken, bir yılında sağlık sorunlarıyla boğuşur hale gelmiş.

        Dünyada doğumdan beklenen yaşam süresi 2000 yılında 67 iken, 2019’da 73’e çıkmış…

        Türkiye’de ise bu oran 77’ye ulaşmış…

        Kentlerde yaşayan nüfusun bu denli artmasının ciddi devajantajlar mevcut; obezite başta olmak üzere bir çok kronik hastalığı da beraberinde üretiyor.

        Yine 25 yıl sonrasına ilişkin önemli bir başka projeksiyonu da 14 yaşından küçük, 65 yaşından büyük bir başkasına bağımlı yaşamak zorunda olan nüfusla ilgili…

        Bu aralıktaki nüfus 25 yıl sonra toplamın %59’unu oluşturacak; Türkiye’de ise %60’ını…

        Bir başka veri ise toplumun %70’inin 25 yıl sonra köylerden kente yerleşeceği yönünde…

        Bu önemli bir göç hareketi çünkü 1950 yılında nüfusun sadece %25'i kentlerde yaşıyordu; bugün ise bu oran %77…

        Bu da demektir ki kentten köye dönüş ancak %7 ile sınırlı kalacak…

        Göç ile ilgili bir diğer verisi de kıtalar arasındaki değişimle ilgili; 2019’da dünya nüfusunun %3,5’i göç ederken, bu oran Türkiye’de %7 seviyesine ulaşmış…

        KRONİK HASTALIK MALİYETİ PATLADI

        Doç. Dr. Şuayip Birinci konuşmasında, şehirleşme sonucu yaşam tarzındaki değişikliğin kronik hastalık ve psikolojik sorunların artmasına da neden olduğunun altını çizmiş…

        Kronik hastalıkların artışı da beraberinde artış göstermiş.

        Buna göre dünyada her 3 kişiden biri multiborbiditeye, yani bir kişide, birden fazla görülen kronik hastalık anlamına gelen probleme sahip…

        Bakan Yardımcısı’nın burada önemli bir noktaya da işaret ediyor:

        “Her ek kronik durum, artı 8 kutu ilaç, 2 kat tıbbi harcama ve %51 daha fazla hekim ihtiyacı demek. Bu kişilerin yıllık sağlık maliyeti %80-300 oranında artmakta…”

        Bu aşamada şunun da altını çizmeden geçmemiş:

        “Örneğin, 60 yaş üstü nüfusun ülkemizdeki ortalama sağlık harcaması, 0-24 yaş grubuna kıyasla 5 kat daha fazladır…”

        Dolayısıyla sağılığa ayrılan bütçeyi de arttırmış.

        Dünyada 2018 yılında 8,3 trilyon dolar olan sağlık maliyetinin, 2050 için öngörülen bütçesi 15 trilyon Dolar…

        Türkiye için yapılan projeksiyona da yer vermiş; buna göre 2018’de 33 milyar dolara denk düşen sağlık harcaması için 2050’de öngörülen rakam 60 milyar dolar…

        CEBİ İLE CANI ARASINDA KALIYOR

        Ekonomide görülen gelir-gider dengesizliği sağlık sisteminde de karşımıza çıkmış…

        Buna göre 925 milyon kişi hane gelirinin sadece %10’unu sağlık hizmetlerine harcarken, 200 milyon kişi, yani 4’te birden fazlası gelirinin %25’ten fazlasını harcıyor.

        Doç. Dr. Birinci’nin vurguladığı gibi bu da sosyo ekonomik eşitsizliklere neden olurken, bireyleri "cebi ile canı arasında" bırakıyor.

        Türkiye ise cepten yapılan sağlık harcamalarında OECD ortalamalarının oldukça altında bir yere sahip; dünyada hane halkı tüketimindeki oranı %3,3 iken Türkiye’de %1,4 seviyesi ile en düşük paya sahip…

        ROBOT SAĞLIK ELEMANI

        Son dönem yurt dışına gitmeleriyle gündeme gelen doktorlara ilişkin de önemli veriler aktarmış.

        Türkiye’de sağlık sistemine dahil olan insan kaynağı 10 yılda Avrupa’da %15 artarken, Türkiye’deki artış %38 oranında olmuş.

        Bununla birlikte internet üzerinden sağlık bilgisi arayan 16-74 arasındaki bireylerin sayısında da bu sürede ciddi artışla karşılaşılmış; 2012’de %18 iken, geçen yıl %54’e ulaşmış…

        Yapay zekanın da sağlık sistemine dahil olmasıyla öyle gözüküyor ki, internet üzerinden tahlil ve sağlık teşhisi hızla artacak; robot sağlık elemanları yaşamımıza dahil olacak…

        bütün bunlar da gösteriyor ki sağlık önümüzdeki 100 yılda toplumların en önemli konusu olacak...

        Sağlık sistemi, yaşlanan dünyada her geçen yıl çok daha fazla ilgiye ihtiyaç duyacak.

        Sistem kendisini sağlıklı tutar ve sağlıklı zihinlerle ilerlerse hizmet verir halde kalacak…