Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ayşe Arman’ın Instagram’da 800 binden fazla takipçisi var, fotoğrafları 10 binli rakamlarla beğeni alıyor. Tıpkı köşe yazarlığına başladığı 90’lı yılların başındaki gibi kendi özel dünyasını çekinmeden sergiliyor burada da. Kızı, kayınvalidesi, eşi sık görünen karakterler; gidilen seyahatler, spor seansları esnasında kimi ürün tavsiyeleri de var bolca. Makyaj malzemeleri, spor ayakkabılar, seramik ürünler, hatta pedikür tavsiyeleri bile ayrıntılarıyla, adres ve marka net bir şekilde belirtilerek anlatılıyor.

        Hindistan’daki bir pedikürcüden sosyal medyada reklamını yapması karşılığında para almıyordur herhalde. Ama Hürriyet okurları arka arkaya bir ayakkabı firmasının fotoğrafını çekince onu okur temsilcisine şikâyet etmiş, Faruk Bildirici de “ürün yerleştirme” konusunu gündeme getirdi.

        Ayşe Arman gönlünden geldiği gibi istediği her şeyi tanıtma hakkı olduğunu, kimseden para almadığını söylüyor.

        ŞÖHRET Mİ, İLKE Mİ?

        Benim dikkatimi başka bir cümlesi çekti. “Instagram hesabım kendime ait bir alan, orada ben gazeteci filan değilim” diyor. Sayfasında bir unvan yok, sadece adı ve web sitesinin adresi var. Ama aile albümünü andıran fotoğraflarının arasında sadece gazeteci Ayşe Arman’a ait olabilecek pek çok kare yer alıyor. Söyleşiler burada tanıtılıyor, gündeme dair kimi gelişmelere (Bülent Kayabaş’ın ölümü, Sözcü’ye baskın vs.) buradan anında tepkiler veriliyor. Gazete haberlerinin kupürleri de, söyleşi yapılan insanlarla fotoğraflar, hatta çıkacak söyleşilerin anonsları da aynı Instagram hesabında yer alıyor.

        Kendisi öyle görmüyor olabilir, ama bayağı bayağı orada da gazeteci.

        Tabii Ayşe Arman yazılı basın geleneğinde birçok tabuyu sarstığı gibi gazeteci-şöhret arasındaki ayrımı epey bulanıklaştırdı. Dünyanın en ünlü gazetecilerinin bile 800K+takipçisi yok, bu daha çok şarkıcıların, film oyuncularının, sporcuların ulaştığı bir kitle. Halkla ilişkiler firmaları da bu madeni boş bırakmıyor, şöhretleri kontratlara boğup tek kare fotoğraf karşılığında zengin ediyor.

        Ama Ayşe Arman’ın Kim Kardashian’dan farkı var; hiçbir şey yapmadan ünlü olanlardan değil, şöhret ona gazetecilik sayesinde geldi ve mesleğini de hâlâ sürdürüyor. Mesele sadece sosyal medyaya ürün yerleştirmek değil, şirket toplantılarında paralı konuşmacı olmaktan ücret karşılığı organizasyona katılmaya kadar tartış- malı birçok alan var.

        İNANDIRICILIK

        Ne yazık ki gazetecilik mesleğinin gerekleri ne kadar ünlü olursak olalım diğer şöhretlerin tattığı ayrıcalıklara ancak uzaktan bakmamızı dikte ediyor. Yıllar içinde denenmiş ve kabul görmüş bu etik sınırlar keyfi çizilmedi, gazetecinin en önemli malzemesi inandırıcılığını garanti altında tutmaya yarıyor. Uğur Dündar’ın yıllardır Türkiye’nin en güvenilir gazeteci seçilmesi ile haber sunarken bile yaygın bir alışkanlık olmasına rağmen kıyafet sponsoru almaması arasında doğrudan ilişki var.

        Bugüne kadar gazetecinin mesai saatleri dışında, hayatın her alanında gazeteci olduğu öğretildi bize. Öğrenmeyen varsa mesai saatleri dışında yaptığı yorumlardan dolayı işinden olan gazetecilerin kabarık listesine bakabilir. Ama sürekli değişen dünyada bu eski ezberlere ve etik kurallara sıkı sıkıya bağlı kalmak zorunda mıyız?

        Ayşe Arman’ın gazeteciliğini hiç kimseyle tartışmam, pek çok “duayeni” geride bırakır. Ama meslek etiğinin sınırlarını masaya yatırmanın faydalı bir tartışma olacağını düşünüyorum.

        Çin Seddi çökerken

        AMERİKALILAR, medya kuruluşlarının ticari çıkarlarıyla yayın çizgisinin birbirinden keskin bir şekilde ayrılmasını tarif etmek için Çin Seddi metaforunu kullanır. Aradaki duvar ancak o kadar yüksek ve kalınsa basın özgürlüğü sağlanırdı yaygın anlayışa göre. Son yıllarda ise Çin Seddi’nin sürekli alçalmasından, hatta giderek yıkılmasından bahsedilir oldu.

        Dünya gazetelerinde içeriği sağlamak bir ekibin göreviyken yayın organına para bulmak yazı işleriyle hiçbir alakası olmayan bir başka kadronun sorumluluğunda normalde. Bu iki grup yıllar boyunca özellikle ayrı tutuldu, birbirlerine yaklaştırılmadı.

        Ancak son yıllarda duvarın alçalmasıyla birlikte yazı işleri de bir gelir kaynağına dönüştü.

        Sponsorlu içeriğin de ötesinde tanıtılan bir ürünün bizzat gazete/dergi tarafından satılması söz konusu.

        Ayrıca Wall Street Journal’ın şarap kulübü var. New York Times ise yazarlarıyla seyahat tecrübeleri satıyor; gazetenin önde gelen yazarlarının uzmanlık alanına göre tura çıkıyorsunuz ve oda kahvaltı dahil. Murat Belge’nin İstanbul yürüyüş turları gibi...

        KÂRDAN YÜZDE

        Hürriyet Gazetesi bir süre sonra Ayşe Arman’ın kendi markası olduğunu iddia edip gelirinden yüzde istese? O zaman yayın ilkeleri bulanıklaşacak, etik kuralları yeniden tanımlamaya çalışacağız ve büyük tantana kopacak.

        Gidişattan anladığım kadarıyla gazetecilik geleneğini savunan ve kendi fikirlerimi de yakın bulduğum Faruk Bildirici, Uğur Dündar gibi “gelenekselciler” bu savaşı kaybedecek. Tıpkı havayolu firmaları gibi önce ayakta kalmak uğruna her yerden para yapmaya çalışan medya kuruluşları bir süre sonra kârlılığın tadını alıp her şeyi nakde döndürmeyi teşvik edecek.

        Çok değil, birkaç sene sonra bir gazetecinin ürün yerleştirildiği tartışıldığında da geleceğin okur temsilcisi yayın ilkelerini hatırlatarak neden para ALMADIĞINI sorgularsa hazırlıklı olsun.

        #Trump

        Kim kaç dakika görüştü?

        29 dakika

        Donald Trump’ın Papa’yla tercüman aracılığıyla yaptığı baş başa görüşme.

        30 dakika

        Donald Trump’ın Avustralya Malcolm Turnbull’la New York’ta yaptığı görüşme.

        4 dakika

        NATO yetkililerinin Trump’ın dikkatini dağıtmamak için kendi kendilerine koydukları konuşma sınırı.

        15 dakika

        Trump Tower’ı ziyaret eden Kanye West’le Donald Trump’ın görüşmesi.

        90 dakika

        Seçimlerin hemen ardından Beyaz Saray’da Barack Obama’yla Donald Trump’ın toplantısı.

        45 dakika

        Donald Trump’ın banka temsilcileriyle yaptığı görüşme.

        90 dakika

        Donald Trump’ın Silikon Vadisi’nin liderleriyle yaptığı toplantı.

        Ecevit-Clinton

        1999 yılında Baş- bakan Bülent Ecevit ile ABD Başkanı Bill Clinton’ın baş başa görüşmesi sadece 15 dakika sürmüştü. Tercümansız geçtiğini varsayabileceğimiz bu görüşmedense Karaoğlan’ın “hazır ol”daki pozu kaldı tarihe.

        Diğer Yazılar