Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Tam 10 gün sonra sandıkların başında olacağız. Eğilimler giderek belirginleşiyor. Peki sosyolojik yapıya baktığımızda hangi siyasi partiler ve hangi adaylar ne kadar örtüşüyor? Gelin bugün toplumu anlamaya çalışalım…

        Kürtlerin ve Alevi yurttaşlarımızın çok büyük çoğunluğunun oylarını Kılıçdaroğlu’na vereceği net şekilde görülüyor.

        Seküler yaşam tarzına sahip Sünni Türklerin de önemli bölümü Kılıçdaroğlu’na oy verecek ama bu kesimin daha milliyetçi-sağcı düşüncede olanlarının kafası karışık görünüyor.

        Muhafazakar yaşam tarzına sahip Sünni Türklerin çok büyük çoğunluğu yine Erdoğan’a verecek. Muhafazakar Kürtlerden de Hüda-Par örneği gibi Erdoğan’a verecek olanlar var. Kürt sosyolojisi içinde ufak bir azınlık kesim bu.

        Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arası muhtemelen 28 Mayıs’a sarkacak kıran kırana rekabette bu “kafası karışık” dediğim kesimin sandık-başı eğiliminin çok belirleyici olacağını düşünüyorum.

        Öte yandan şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Ne hazindir ki Türkiye’deki tüm toplumsal ve etnik çeşitliliği kapsamak iddiasıyla yola çıkan ve bir dönem bunu da başaran AK Parti ağırlıklı olarak bir muhafazakar Sünni Türk partisi haline geldi. Bunun yanına seküler ama milliyetçi ya da ulusalcı Sünni Türkleri de ekleyerek yüzde 35-40 arası bir rakam yakalamayı hedefliyor.

        Diğer yandan siyasi motivasyon sıralamasında birinci sırada, hala toplumdaki en güçlü ve yaygın olan duygu Erdoğan-karşıtlığı ya da anti-Erdoğanizm. Ülkedeki en popüler politik yönelim bu.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun yakaladığı ivmede bu yönelim önemli bir rol oynuyor. Elbette Kemal Bey’in Mart ve Nisan aylarındaki kampanya sürecini kendi açısından mükemmele yakın kapsayıcılıkta yönetmesinin de bu sonuçta önemli payı var.

        20 sene içinde birike birike gelmiş ve birbirine tamamen zıt kesimleri birleştiren bir Erdoğan-karşıtlığı var. HDP’lilerden İYİ Partililere, TKP’lilerden Zafer Partililere, TİP’lilerden Saadet Partililere, en Kemalistlerden en Gülenistlere kadar çok geniş bir anti-Erdoğan cephe mevcut.

        Buna karşılık bu cepheyi yarmak ve bu yolla galip gelmek isteyen mevcut devlet rejimi özellikle savunma sanayiindeki başarılardan hareketle Erdoğan-karşıtlığının karşısına güçlü bir Türk milliyetçiliği duygusu ve anlatısıyla çıkıyor. Özellikle Sünni-sağcı-milliyetçi ama aynı zamanda Erdoğan-karşıtı duygulara sahip seçmeni kendine çekmeye oynayan bir propaganda bu.

        “Erdoğan gitsin de PKK mı gelsin, FETÖ mü gelsin” sloganı ile yürütülen propaganda rejimin televizyonlarında sürekli tekrarlanıyor. Şu an Sünni-Alevi ya da dindar-seküler ikileminden ziyade bu koyu milliyetçilik hattı üzerine oyun kuruluyor. Sünni İslam ve dindarlık motivasyonu bu hikayenin arka planında yer alıyor. Ön planda milliyetçilik ve “tam bağımsızlık” anlatısı.

        Yerde TOGG, denizde TCG, havada Baykar sloganlarıyla ve diğer askeri-endüstriyel ekipman üretimlerinin seçim süreci için kullanımıyla kuvvetli bir milliyetçilik ve “tam bağımsızlık” hikayesiyle Sünni-milliyetçi ve de daha laik ulusalcı seçmene “Erdoğan giderse bu hikaye biter. Görmüyor musun Kandil’deki teröristler Erdoğan gitsin istiyor. Sen de onlardan mısın” diye sistematik propaganda yapılıyor.

        Rejimin, Erdoğan’ın 2023-28 için 5 sene daha devam etmesini sağlamak için kullandığı bu ideolojik aygıtların belli oranda başarı kazandığını da söylemek mümkün. Bu Sünni-sağ ve milliyetçi ya da ulusalcı seçmeni Erdoğan’a tam döndüremeseler bile en azından Kılıçdaroğlu’ndan uzaklaştırmayı başardılar.

        Daha önce de bu köşede bahsettiğim gibi İYİ Parti seçmeninin bir kısmı Kılıçdaroğlu'na oy atma konusunda ciddi tereddüt yaşıyor. Dahası CHP seçmeni içinde de kaçak var. Muhtemelen ulusalcı CHP’liler bunlar. Nitekim cumartesi gecesi beraber yayına katıldığımız İYİ Parti Aksaray milletvekili Ayhan Erel de “Parti kararı olduğu için Kılıçdaroğlu’na atacağız ama parti tabanımızı ikna etmekte zorlanıyoruz” diyerek bir açıdan bu veriyi doğruladı.

        Sonra öyle konuştu ki yanımda sanki Cumhur İttifakı milletvekili ve Erdoğan için propaganda yapan bir politikacı var sandım. Bunu da yayında söyledim. O da “Devlet Bahçeli 17 sene genel başkanlığımızı yaptı. Söylemimiz benzer elbette” dedi.

        Daha önce de bu köşede yazdığım gibi ideolojik açıdan büyük ölçüde Cumhur İttifakı gibi, yani Erdoğan gibi düşünen, rejimin savunma endüstrisi merkezli milliyetçi propaganda ağından çok etkilenen ama sadece şahsi özellikleri yüzünden Erdoğan-karşıtı bir kesim var.

        Mesela bu kesim Cumhur İttifakı adayı Tayyip Erdoğan yerine Selçuk Bayraktar olsaydı koşa koşa Bayraktar’a oy atabilirlerdi. Ama Erdoğan olunca da elleri gitmiyor, zorlanıyorlar.

        Ben bunlara "Erdoğan-karşıtı Erdoğancılar" diyorum. O yüzden Kılıçdaroğlu’na oy atmakta da zorlanıyorlar. Hatta Muharrem İnce ve Sinan Ogan tabanını da “Erdoğan-karşıtı Erdoğancılık” kapsamında da görmek mümkün bence.

        Bu köşede ve ekranlarda mevcut rejimin milliyetçi-muhafazakar-ulusalcı-İslamcı dört ayak üzerine kurulduğunu ve kimi ulusalcıların Erdoğan-karşıtı gözükmekle birlikte seçim sürecinde muhalefeti yıpratarak dolaylı yoldan -istemeseler bile- Erdoğan’a faydalı olacaklarını çok söyledim ve yazdım.

        Yılmaz Özdil’in İzmir mitingi sırasında yaptıklarını gördünüz mü? Ersan Şen’in son 1 ay içindeki tavırlarının farkında mısınız? Kimi ulusalcı popüler sitelerin yayınlarını görüyor musunuz? Kast ettiğim tam da bu…

        Diğer Yazılar